22 HAZİRAN Cumartesi, 2019
BEHİÇ GÜNALAN'DAN DOYUMSUZ KARELER
« geri 5 / 10 ileri »
Gerisini ise Günalan’ın kendi yorumuyla dinleyelim… Hani sorarlar ya, büyüyünce ne olacaksın diye, o küçük yaşlarda, her şey aklıma gelirdi de, fotoğrafçı olacağım hiç gelmezdi. Oysa ortaokul yıllarında gazeteci olmayı kafama koymuştum. Yetmişli yılların başında artık genç bir gazeteciydim. Erol Simavi’nin sahibi olduğu basın dünyasının amiral gemisi, Hürriyet Gazetesi’nde, mesleğime ilk adımımı atmıştım. Bu adım, fotoğrafla tanışmamın aslında gizli bir miladıydı. Fotoğraf, haberin bastonuydu. Haber, bu bastona tutunarak yürüyordu. Fotoğrafsız haber, yalnız ve çıplaktı. Fotoğrafın gücü ve gereğinin farkına varmış bir yeni yetme olarak, çok geçmeden ona öykünmeye ve özenmeye başlamıştım bile. Kısaca, fotoğrafın hayatımın uzak kıyılarında yanıp sönen bir deniz feneri gibi karşıma çıkması böyle oldu. Boynuma astığım ilk Asahi Pentax fotoğraf makinem, gelecekte hayatımın en uzun yolculuğunun geri dönüşüz bir biletiydi. Zamanla haber fotoğrafçılığından, sanatsal fotoğrafa ilgi duymaya ve yönelmeye başladım. Bu hızlı ve kararlı yönelişte, yetmişli yıllarda çok sınırlı ve sayılı bir kaç yayından biri olan Eczacıbaşı Fotoğraf Yıllıkları’nın üstümde derin ve hayranlık yaratan etkisini asla unutamam. Şimdi geriye dönüp baktığımda fotoğraf serüvenimin, benim için bir zaman yolculuğundan ibaret olduğunu düşünüyorum. Siyah beyaz negatiften, renkli negatif karelere, dia pozitiflerden, dijital imajlara kadar, her kadraj zamanın ufuklarına açılan bir pencere gibi… Bu on binlerce pencereden; unutulmuş zamanları seyrediyorum… Fotoğraf… Fotoğraf… Fotoğraf… Gözüm onunla açıldı diyebilirim; onunla görmeye ve göstermeye başladım.
Site 0 Facebook 0 Tweetle 0 Google +1
sex shop sex shop sex shop sex shop sex shop sex shop sex shop vibrator vibrator vibrator izmir sex shop izmir sex shop ankara sex shop ankara sex shop antalya sex shop penis pompasi penis pompasi